2021’e Veda
2021’e girerken; özgürce yaşayabildiğimiz, bize iyi gelenlerin peşine düştüğümüz, duygularımızı misafir edip davranışlarımızı özenle seçebildiğimiz, hüzünlerimizin şüküre dönüştüğü, kendimizi keşife devam ettiğimiz, sanat ve aşk dolu, elimizden geldiğince çalışıp ürettiğimiz bir yıl dilemiştim. Ve öyle de oldu benim için.
İnsanın kendi gelişimini görebilmesi, değerlendirebilmesi çok anlamlı geliyor bana. Varım ve yaşıyorum diyebilmek, kendi hayatımda ne kadar varım? üzerine düşünebilmek… 23 yıldır ilk defa 2020 pandemi süreci ile birlikte yalnızca var oluşumla ilgili gerçekçi bir şekilde düşünmeye başladım. Hayat, yaşamak benim için ne ifade ediyor? Değerlerim ve sınırlarım neler? Kendini kabul etmek, sevmek çok sık duyduğumuz kavramlar; bu kavramlar bende neleri çağrıştırıyor? Seçtiğim meslek, yaşadığım olaylar, yaşamayı seçtiğim olaylar ve ilişkiler; beni nereye götürüyor? Kendini olduğun gibi sevmek mesela; olduğun gibi demek ne anlama geliyor? Yaşamıma bir bütün olarak baktığımda şu anki yaşımda neler yapıyor olmayı dilerdim ve şu an yaptıklarımla hayallerime giden yolda nasıl bir noktadayım? Sorgulamalar, olumlu olumsuz eleştiriler, sorgulamalarla birlikte olumsuz iç konuşmalarını fark edince bilişsel çarpıtmalarım ve kurduğum ilişki dinamikleri üzerine yoğunlaştım.
23 yaş; ergenlik sonrası genç yetişkinlik, Ericson Psikososyal Gelişim Kuramına göre Yakınlığa Karşı Yalnızlık dönemine denk geliyor. Bu yaşlarda anlam arayışı, var oluş ile ilgili düşünceler ve yakın ilişkiler önem kazanır. Ergenlik döneminde var olan kimlik arayışı yerini anlam arayışına bırakır. Kurulan ilişkiler ve en önemlisi kendimiz ile kurduğumuz ilişki oldukça değerlidir. Yaşımın da getirdikleri ve mesleğimin her zaman bana ışık olması sebebiyle bu arayış, kendi hayatımın öznesi konumuna gelme sürecime katkı sağladı. Ben olma sürecinde akıp giderken günlük tutmak, kendime ayırdığım zamanlarda içimden geleni yazarak kendimle sohbet etmek, koştuklarımı ve kaçtıklarımı görebilmek, meli malı cümlelerinden sıyrılmak, ya… diye başlayan olumsuzlukla biten olasılık cümleleri yerine akışa güvenmeyi seçmek… Seçimler ve seçimlerin sorumluluğunu üstlenebilmek, kendin olmaya cesaret etmek; özne konumunda yaşamak noktasında bu ifadeler benim için önemli ve değerli. ”Seçim olmadan akış olmaz.” diye okumuştum Özge Orbay’ın bir yazısında. Sağlıklı, gelişebileceğim ve değerlerim ile sınırlarımı koruyabileceğim seçimler yapmaya gayret ettim bu yıl. Yalnızca iyi gelen ve severek ilgilendiğim alanlarda adımlar attım, toksik ilişkilerden arındım. Öğrendikçe, temas kurdukça, kendimle temasım arttıkça bedensel hastalıkları da yaşamadığımı deneyimledim. Yıllarca egzamadan dolayı zor zamanlar yaşadım, en çok kendimi ifade edemediğim durumlarda vücudumun kaşınıyor olması tesadüf olamazdı. Kendimi duyma gayretinde olduğum bu yılda her anlamda sağlığıma özen gösterdim ve bunun için çok şükrediyorum.
Hayallerim ve hedeflerim her zaman aklımda, fikrimde ve kalbimde ancak sonuçlardan çok sürece odaklandım. ”Ben sonuçtan değil, emeğimden ve gayretimden sorumluyum.” Doğan Cüceloğlu hocamın sözünü kendime sık sık hatırlatırım. Sonuç ne olursa olsun, adım atabilmek bir cesaret. Her insanın bu cesarete sahip olduğunu düşünüyorum. Yılların donanımı, kolektif bilinçdışı -bu sadece travmaları değil donanım zenginliğini de kapsıyor bana göre- verilen emeklerle müthiş bir yazılıma sahibiz ve bu yazılımı fark etmek önemli olan. Sonra da bu yazılımın gücünü gösterebilmesi için görülmeye, takdire, en çok kendi takdirimize, yanıla yanıla deneyimlemeye, hata yapmaya ve düzeltecek yolları bulma gayretinde olmaya ihtiyacı var. Bu ihtiyacı karşılayacak olan da bizleriz. Görülmek, duyulmak isteyen yanlarımızı, arzu ve ihtiyaçlarımızı fark ederek karşılayabilmek bizim sorumluluğumuzda. Her gün biraz daha gelişiyoruz, gelişme sürecinde verilen sağlıklı molalar çok kıymetli oluyor, ruhumuza ve bedenimize saygımızdan. Bu şekilde ilerledikçe hayat hep mucizelerini sunuyor, görmesini bilirsek. Güzel günleri beklemek yerine günümüzün içindeki güzelliklere odaklanmayı seçersek. Süreçte istekler, hayaller, amaçlar değişebilir; sürekli bir gelişim ve değişim halindeyiz çünkü. İstikrarlı tutkunun eşlik ettiği anlam ile birlikte yollarımız değişebilir, bazen kaybolmuş gibi hissedebiliriz, düşebiliriz, kalkabiliriz. Sınırsız ihtimal ve sınırlı bir yaşam. Sınırsız seçeneklerle ve mucizelerle dolu hayat. İyi kötü olarak kategorize etmeden her duygunun işlevi var. ”Neden kaygılanıyorum?” demek ”Neden acıkıyorum?” demek ile eş değer. Şu ana kadar yaşadığımız her duygunun ve sergilediğimiz davranışın bizim için bir anlamı, işlevi vardı. Kendimizi duymaya başladıkça, seçimlerimizi fark ettikçe gözlemleyen benliğimizi geliştiririz. Doğan Cüceloğlu, Var Mısın? kitabında buna fazlasıyla değinmiş, baş ucu kitaplarımdan. Gözlemleyen benliğimiz geliştikçe metabilişi yani düşüncelerimiz hakkında düşünmeyi geliştiririz. Kalıplar, çarpıtmalar, dayatılanlar; üzerine düşündükçe, değerlendirdikçe bizim için anlamlı hale gelir. Diğer türlü var olan düşünce ve sistemlerde sıkışıp kalabiliriz. Bize neyin iyi geldiğine ancak üzerine düşünerek ve deneyimleyerek ulaşabiliriz ve bunu bizden daha iyi bilecek bir öteki yoktur. Yalnız her şeyi de deneyimleyerek öğrenemeyiz, bu noktada dolaylı öğrenme kapasitemizi geliştirmek yani çevremizden de öğrenebilmek değerli.
Aynı zamanda bu yıl Özlem Akkel, Hilal Bebek ve Özge Orbay’ın yazılarını sevgi ve ilgiyle takip etmeye başladım. Yetişkin egomla yazdığım bu cümlelerde katkılarını fazlasıyla görüyorum. Merve Tarhan’ın Sanat Terapisi oturumları üzerinde çalışabileceğim birsürü konuya değinmeme vesile oldu. Üniversite öğrenciliğimden beri atölyelerine katılıyorum ve onu tanıma fırsatım olduğu için şanslı hissediyorum. Bazen terapi seanslarında ve sosyal hayatımızda sohbetlerimizde yüzleşmek istemiyorsak kaçma seçeneğimiz olur. Gizlemeyi, üzerinde durmamayı, konudan bahsetmeyerek yokmuş gibi varsaymayı seçebiliriz. Ancak Sanat Terapisinde; çizilen bir resimde, yazılan bir öyküde mutlaka kendimizden bir şeyler ortaya koyuyoruz. ”Hayır bunu demek istemedim.” gibi bir durum söz konusu olamıyor. Ne var ise o çıkıyor ortaya ve yalnızca ihtiyacımız olanı sergiliyoruz. Hem keyifli hem de farkındalık kazandıran bir deneyim oluyor Sanat Terapisi oturumları. Büyümeye, deneyimlemeye, hayata kendi rengimizi katmaya önem veriyorum. Bu mükemmeliyetçilik veya hep fazlasını istemek anlamında değil; var olan potansiyelimizi fark edip geliştirme noktasında adım atma cesaretini göstermeye vurgu yapmak istiyorum. Çünkü eğer sandığımızdan daha fazlasıysak ve bunu bilmeden aynılıkta devam ediyorsak; kendi kendimizi engelliyor, sabote ediyorsak; kendimize, dünyaya haksızlık ettiğimizi düşünüyorum. Bu da benimle ilgili bir mesele olabilir ancak keşfedilmemiş çok yetenek, kurtarılmayı bekleyen çok insanla karşılaşıyorum. Kimsenin kurtarıcısı değiliz, yalnız istersek kendi hayatımızın kahramanı; başrolü olabiliriz. Buna inanıyorum. 2021 farkındalıklarımı bir kez daha kendime hatırlatmak, geçen yılda yaptıklarım için kendime ve yolumu aydınlatanlara teşekkür etmek ve sizlerin de yolunu aydınlatması umudu ile yazmak istedim. Şükretmek, anlam, değer, azim, cesaret, sınırlar, sağlıklı ilişkiler, kendini duymak, ilgi ve yetenekleri keşfetmek, var olmak, sürece odaklanmak, deneyimlemeye izin vermek; 2021’de anahtar kelimelerim oldu.
2022’nin umut ile inancımızın daim olduğu, yine sanat ve aşk dolu, sağlıklı seçimlerle gelişip ürettiğimiz, özgürce yaşayabildiğimiz, istediğimiz yere kök salıp istediğimiz yere uçabileceğimizi bildiğimiz bir yıl olmasını diliyorum.